Ad image

Ürkmez Sac’ın 50 Yıllık Tecrübesi ile Denizcilik Sanayisine Derin Bir Bakış

Denizcilik sektörü hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli bir ekonomik paya sahipken, bu alandaki sac kullanımı, denizcilik sanayisinde gemi ve yat inşasının temel taşlarını oluşturuyor. Türkiye’nin denizcilik endüstrisinde öncü firmalarından biri olan Ürkmez Sac, yıllardır kaliteli sac ürünleri ile sektöre önemli katkılarda bulunuyor. Genel müdürü Ömer Ürkmez ile gerçekleştirdiğimiz görüşmede, denizcilik sektöründe sac kullanımının önemine, üretim süreçlerine ve sürdürülebilir malzeme yönetimi konusundaki yaklaşımlarına dair derinlemesine bir sohbet gerçekleştirdik. Bu özel röportajda Ürkmez, firmanın sektördeki 50 yıllık tecrübesini ve bu süre zarfında edindiği bilgileri paylaşırken, aynı zamanda gelecek hedefleri ve denizcilik endüstrisinin karşılaştığı durumlar üzerine de önemli değerlendirmelerde bulundu.

Denizcilik Sanayisi
Genel Müdür – Ömer ÜRKMEZ
  • Firmanızın denizcilik sektöründeki rolü ve bu sektördeki deneyimleriniz hakkında bize neler aktarabilirsiniz?

    Firmamız yaklaşık 50 yıldır demir-çelik sektöründe faaliyet gösteriyor. Ürkmez Sac, demir-çelik camiasında özellikle eski neslin de çok iyi bildiği bir firmadır. İstanbul Karaköy’deki Perşembe Pazarı’nda kurulduk ve uzun yıllar orada perakende demir ticareti yaptık. 1980 yılında denizcilik üzerine çıkan yasalarla birlikte denizciliğin önü açıldı. Bizde o dönemde denizcilik alanında daha fazla faaliyet göstermeye başladık. Özellikle 90’lı yılların ortalarından itibaren Tuzla’daki tersaneler bölgesinin gelişmesiyle birlikte firmamız gemi sacı üzerine yoğunlaştı. 1998 yılında tamamen demir-çelik işlerinden ayrılarak gemi sacı tedarikine yöneldik.

Bizim ürünlerimiz sadece gemi sacı ile sınırlı değil. Yat ve tekne saçları da aynı üründen yapılıyor aslında. Bu kapsamda Türkiye’de üretilen birçok önemli yatın saclarını tedarik ettik ve uzun yıllardır da önemli firmaların çözüm ortağıyız.

  • Şu anda sadece denizcilik sektörüne yönelik mi çalışıyorsunuz yoksa başka alanlarda da faaliyetleriniz var mı?

90’lı yılların sonlarına doğru denizcilik sektörü bir anda yükseldi ve 2008 yılına kadar da bu yükseliş başarılı bir şekilde devam etti. O dönem Türkiye’de çok büyük projeler gerçekleştirildi, bizde onların içerisinde yer aldık.

Yapılan işler açısından bakıldığında şirket olarak sadece demir-çelik ticareti yapmaktan ziyade, biz kendimizi denizci olarak görüyoruz. Çünkü ailemiz tersanecilikle uğraşıyor ve bu camianın içinde yer alıyoruz. Yat, tekne, gemi gibi ayrımlar yapmadan denizcilik sektörünün geneline hitap ediyoruz.

  • TÜİK verilerine göre, özellikle pandemi sonrası dönemde küçük tekne ve yat gibi deniz araçlarının talebinde önemli bir artış gözlemleniyor. Bu durum, insanların izole yaşam tarzına adaptasyonunun bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Sizce bu değişim, denizcilik sektörüne olan ilginizi ve firmanızın stratejilerini nasıl etkiledi?

2000’li yılların başında başlayan bu ivme, 2008’deki ekonomik krizle duraklasa da 2012’den sonra sektör daha da güçlenerek yeniden ivme kazandı. Yatçılık adına büyük atılımlar yapıldı ve biz de hem 2008 öncesi hem de sonrasında önemli firmalara, önemli yat modellerine sac tedariğinde bulunduk.

06

Özellikle 2012’den sonra sektörde sadece denizcilik diye değil de yat ve yatçılık adına büyük atılımlar yapıldı. Bizde demir-çelik alanında nasıl daha iyi hizmet verebiliriz diye çalışmalar yaptık. Bunun çalışmaların sonucunda şu an stoklarımızda farklı kalitelerde (Great A, AH36, DH36 kalitede) ve türlerde sac levhaları bulunduruyoruz. Ayrıca, yat ve teknelerin yanı sıra gemilerde de yeni inşa projeleri için müşterilerimizin talep ettiği ölçü, ebat ve kaliteye uygun sacları yurt içinden tedarik edebiliyoruz. Bu işte gerçekten çok profesyonel olduğumuzu söyleyebilirim. Türkiye’de yapılmış olan birçok yeni inşa projesinde Ürkmez Sac’ın ciddi katkıları olmuştur diyebiliriz.

Özellikle şu son 3- 4 yıldır uzak doğunun devreye tamamen girmiş durumda. Bizim de orada yine bağlantılarımız var ama önceliğimiz yerli ve milli üretim. Mümkün olduğunca kendi fabrikalarımızdan tedarik ederek işi çözmeye çalışıyoruz diyebilirim.

  • Yatlarda ve gemilerde sürdürülebilir ve yenilenebilir teknolojilerin kullanıldığını görüyoruz. Bu durum sizin için de geçerli mi? Sacların korozyondan korunmasını nasıl sağlıyorsunuz?

04 4Kesinlikle geçerli. Denizcilik sektörü bu konuda büyük yol kat etti. 2000’li yılların başından itibaren iş güvenliği ve çevre bilinci konularında ciddi gelişmeler yaşandı. Özellikle tersaneler iş güvenliği ve çevre koruma standartlarına uygun çalışmaya başladılar. Bu da doğal olarak kaliteyi artırdı. Buna sadece ISO 9001 diye bakmayalım, 14001, 18001 de devreye girdi.

Gemilerin ömrü dolduğunda Aliağa gibi yerlerde söküm işlemi yapılır ve eskiyen malzemeler geri dönüştürülür. Denizcilik sektörü, geri dönüşüm konusunda en başarılı sektörlerden biri diyebilirim. Biz de bu süreçte hem çevre bilincine sahip müşterilerimizle hem de kendi sürdürülebilirlik hedeflerimizle paralel şekilde çalışıyoruz.

Yat, gemi veya tekne fark etmeksizin, sektörde yer alanlar bu standartları benimsemiş ve uygulamaya koymuş durumda. Bu noktada sektör bu alanda oldukça başarılı bir seviyeye ulaşmış diyebiliriz.

  • İstatistiklere baktığımızda geri dönüşümün oldukça arttığını, üreticileri ve kullanıcıları bu konuda daha bilinçli hale gelmiş görüyoruz diyebilir miyiz?

Evet, kesinlikle. Tuzla’daki tersaneler bölgesi ve Ege bölgesinde çevreye duyarlılık arttı. Türkiye’de iş güvenliği ve çevreye duyarlılık konularında oldukça başarılı uygulamalar var. Uygulanmadığı durumlarda ciddi yaptırımlar söz konusu oluyor.

  • 2025 yılı için denizcilik sanayisindeki hedefleriniz neler?

Yacht Life Travel

Gelecek hakkında ne yazık ki uzak doğunun sektördeki etkisinin arttığını görüyoruz. Özellikle Amerika ve uzak doğu arasındaki ekonomik mücadele, tüm dünyayı etkiliyor. Türkiye’de de bu etkiler hissediliyor. Dünya demir-çeliğinin büyük bir kısmı Çin’de üretiliyor ve oradan uygun fiyatlarla ithal ediliyor.

Uzun vadede Uzakdoğu’nun daha da güçlenerek karşımıza çıkacağını öngörüyorum. Bu durum karşısında, sektörün – ister gemi, ister yat, isterse bunlara bağlı yan sanayi, demir ve çelik olsun – kalite anlayışını güçlü tutarak, birlik içinde ve sıkı bir iş birliğiyle hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu durumla baş edebilmek için sektörün bir araya gelip ortak çözümler üretmesi gerekiyor. Devletin de bu konuda net kurallar koyması önemli olabilir.

  • Sizce Türkiye bu konuda bir eylem planı hazırlamalı mı?

Bu konuya dair öncelikle neyle karşı karşıya olduğumuzu iyi anlamak gerekiyor. Üniversiteler ve uzmanlar, bu konuda daha fazla bilinçlendirme çalışmaları yapmalı. Çünkü sadece bizim sektörümüzde değil, birçok sektörde benzer sıkıntılar yaşanıyor. Dünya demir-çeliğinin yarısından fazlası Çin’de üretiliyor ve bu duruma karşı sektörde ortak çözümler geliştirilmesi gerekiyor.

  • Türkiye şartlarında sektörün bir araya gelerek ortak bir plan hazırlaması mümkün mü?

Yat, gemi veya tekne fark etmeksizin, sektörde yer alanlar bu standartları benimsemiş ve uygulamaya koymuş durumda. Bu noktada sektör bu alanda oldukça başarılı bir seviyeye ulaşmış diyebiliriz.

Yorum yap